Bazen hayat böyledir işte. İnsanı en zayıf yanından vurur ve hep en sevdiğiyle sınar. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi "hadi devam et" der. Peki mümkün müdür bu? Kalbin odacıklarındaki cam kırıklarının üzerine bir tutam tuz serpmek daha çok kanatmaz mı o yaraları?
Eskiden kalma ama aslında hiç eskimemiş olan o ses, neden döndürür başını? Neden kalbini, göğüs kafesini parçalayacakmışçasına çarptırır ki? Neden biliyor musun? Çünkü "eskide kaldı" dediğin tüm o duygular aslında seninle beraber büyümüştür. Öyle çok büyümüştür ki, benliğine karışmıştır artık. O sesi unutmak, o hissi umursamamak elde değildir. Sen o olmuşsundur farkında olmadan.
İşte bu da benim "o" olma hikâyem.