Koştum, nerelerdeyim bilmiyordum. Hoş, Aklım nerede onu da bilmiyordum. Arkamdaki sapık psikopata bakmadan, tabanvay misali koşuyordum. Ancak bir yere kadar. Çıkmaz sokaktaydım...
Kapalı depo gibi yerlerin olduğu çıkmaz bir sokak. Önüm duvar, sağım, duvar, solum, duvar. Arkama bakamıyordum. Ancak arkamdan belimi saran ellerle irkildim. İğrenç ve oldukça da dolgun dudaklarıyla boynumda geziniyordu. Belimi daha sıkı sarıp, "Seni seviyorum Zeynep. Anla... Anla!.." diye kükredi sonlara doğru...
Tanımıyordum, ama o beni tanıyordu. Nerden, kimden, bilmiyorum, ama o beni biliyordu. Kimdi, neydi, neyin nesiydi, bilmiyorum. Ancak o beni seven, tanıyan sapık bir psikopattı...
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.