Tam karşımdaydı, gözlerimin içine içine bakıyordu. Vazgeçmem mi gerekiyordu? Gururumdan, kendime verdiğim sözden... Biraz daha gözlerine bakmaya devam edersem inancım kırılacaktı biliyordum. Ama gözlerimi kaçırmamalıydım. En ufak tavizimde tüm benliğimi ele geçirecek kadar ikna ediciydi.
"Söylesene Bade bitti mi şimdi, daha yeni başlamışken bitti mi gerçekten?" Israrla soruyordu aynı soruyu. Cevabı gözlerimdeydi, farkındaydı. İnatçıydım, yapamazdım. Artık olmazdı. Onun gözlerimde aradığı ufak bir umut benim onunkilerde gördüğüm ise çaresizlikti.
"Özür dilerim ama böyle olması gerekiyor. En başında her şeyi konuşmuştuk belliydi sonumuz. Bizim bir başlangıcımız yok, hep sondaydık aslında zamanının gelmesini bekliyorduk sadece." Ellerini hırsla saçlarından geçirdi. Var olan umudunu da yitirmişti. Gözleri dolu doluydu. Etrafı taradı gözleri çaresizce sonra yine beni buldu kahveleri. Bense hissizdim, sadece onu izleyebiliyordum. Sanki hareket etsem kendimi kollarında bulacaktım.
"Bitti yani gidiyorsun benden. Boşanıyoruz ve hayatından tamamen çıkartıyorsun beni."
Acı gerçekleri bir kez daha hatırlatmıştı. Yutkunmayı denedim ama boğazım düğümlenmişti.
"Belki de hiçbir zaman birbirimizin hayatında olmamalıydık Karan" dedim titremesine engel olamadığım sesimle.
"Sevgin de yalandı o zaman. Aslında hiç sevmedin!" dedi bağırarak. Alevlenmişti bakışları. Yenilmişliğin hırsı vardı. Derin derin baktım ona belki de son kezdi, bilmiyorum.
" Sevginin hiçbir şeye yetmeyeceğini öğreneli çok oldu Karan. Hoşça kal..."