Alacalı
  • Reads 781
  • Votes 68
  • Parts 5
  • Reads 781
  • Votes 68
  • Parts 5
Ongoing, First published Jun 15, 2020
1 new part
"Ben başardım." diyorum. "İntikamımı aldım. Sonucu ne olursa olsun senden bir canavar yarattım. Seni var eden de yok eden de bendim. Şimdi yapman gerekeni yap. Sen de benden intikamını al ve buraya gelirken benden çaldığın o hançeri kullan. Çünkü durmayacağım.  Sen de durmayacaksın. Ve durmayacağımızı ikimiz de biliyoruz."

Gözlerindeki yaşlarla acıyla gülümsedi. Belindeki hançeri çıkarıp avuçları arasında sıkıca tuttu. Hançeri ayaklarımın dibine öylece fırlattığında içimde ölmek üzere olan bir kuşun cılız çırpınışlarını duydum. Bir an için umutlanmıştım. Belki pes eder diye... Ama gülümseyişi...

Gülüşünden anladım ki bana öylesine verdiği, gerçekliğine hiç inanmadığım sözünü tutacaktı. 

Bir hayatımız olabilirdi, hayatımı çalmasalardı.

Bir hayatımız olabilirdi, hayatımızı çalmasaydım.
All Rights Reserved
Sign up to add Alacalı to your library and receive updates
or
#10soygun
Content Guidelines
You may also like
GECEYİ KURTARMAK by handanekur
47 parts Ongoing
İlerleyen bölümlerde YETİŞKİN İÇERİKLİ SAHNELER olacaktır. *** Kurtuluş. Kurtuluş'tu bu. Bu gözleri, benimkilerin aynısı olan bu gözleri nerede görsem tanırdım. Ama öyle değişmişti ki, yüzündeki o haylaz pırıltılardan eser yoktu. Sanki dünyanın dönmesi onun umurunda değilmiş gibi bize bakmadan kalın parmaklarının arasına kıstırdığı sigarasını içiyordu. Gözleri yere bakıyordu lakin asıl gördüğü bambaşkaydı. Kavruk teninde değerli bir çift taş gibi parlıyordu ela gözleri. Erkeksi yüzünde tanıdık tek bir mimik yoktu. Beni delirten, benimle sürekli uğraşan ve suskun dilimden kelimeler çalmaya çalışan o çocuğun yerini alan bu adama hayretle baktım. O sırada ela gözleri benimkilerle buluştu, bedenimi hatta damarlarımı hedef alarak kıvrandıran bir sızı oluştu. Kanımın akışı tersi yönüne düşerken o hayran olduğum gözleri hedefinden ayrılmayan bir avcı misali saçlarıma dokunduğunda zorlukla yutkundum. Koyu renk kaşlarını çattığında sarıya çalan ela gözleri kıstı. Kirpiklerle çevrili gözlerindeki sert ifade tüm yüzüne itinayla yayılmıştı. Küçükken de güler yüzlü, sevecen bir çocuk değildi ama o zamanlarda bile böyle hiçliğe bakar bakmıyordu. Hala o çocuğa benzeyen tek bir şey vardı yüzünde; benimkilerin ikizi olan sarıya çalan ela gözleri. Limonlu şekerlere benzeyen gözleri hala aynıydı, derinlerdeki ifade değişmiş olsa da. Kurtuluş'tu bu adam. *** Rana & Kurtuluş *** 14.05.21 *** Kapak tasarımı tamamen bana aittir.*
BÜLBÜL by papatyakorusu
22 parts Ongoing
*avareyim,asudeyim,yorgunum bilmiyorum,neden sana vurgunum? -bir mahalle hikâyesi- 18/05/2023 " Dökme yüzünü." dedi. Yüzüne vuran kızıl ateşlere bakarken gözlerinde kararlı bir ifade vardı. Kurşuni bulutlar, karşıdaki binaların silüetlerin üzerine yığılmışlardı ve akşamın alacasına güneşin son kızıllıkları karışıyordu. Hafif bir rüzgâr çıkmıştı. Sesi, bulanıklıktan uzak, net ve kendinden emindi. Hiç tereddütleri olmamıştı zaten. Şimdi oturduğumuz bu tenhalıkta, gözleri yerdeki ateşin kızıllığındayken düşen yüzümü, incinen kalbimi nasıl fark etmiş, nasıl sezmişti bilemiyordum. Beni şaşırtmaya devam ediyordu. Kemikli yüzündeki kararlı ifadeye baktım. Gözleri ateşten uzaklaşıp bana döndüğünde yanağında şimdi sakalların gizlediği yara izini ve sebebini düşünüyordum. Yaralar her zaman görünür değildi, olamazdı ama sanki onun yaraları gördüğümden daha derinlerde bir yerlerde gibi geliyordu bana. Gözleri, uysal bir kuştan uzak, gelip gözlerime ilişti. Bakışları karanlık bir orman gibiydi ama tekinsiz değildi. Alaz alaz bir ifade vardı. Hummalı, sert ve kendinden emindi. Kaşlarının arasındaki çukurlar inen akşamla karanlık çizgilere dönmüştü. Garip bir şekilde yanında kendimi hiç olmadığı ölçüde güvende hissettiğimi fark ediyordum. Bana bakarken gözünü bile kırpmıyor, bakışlarındaki bir şey beni gözlerimi kaçırmaya hatta buradan çıkıp ardıma bile bakmadan kaçmaya zorluyordu. Ama direniyordum. Ne gözlerimi mızrak gibi saplanan bakışlarından çekebiliyordum ne de koşup uzaklaşmaya derman bulabiliyordum. " Dökmedim." dedim inkar ederek, az önceki sözünü esasında kendime hatırlatmak için. Elindeki uzun çubukla ateşi karıştırırken tüylerimi diken diken eden ifadesini de çekip almıştı üzerimden. " Döktün. Ama sen yine de dökme yüzünü. O yüz, dökülecek yüzlerden değil."
MÜRİT  by Aysegulcee1
43 parts Complete
🏅Wattys 2022 Kazananı🏅 İnsanoğlu doğdu, kundağa düştü, büyüdü ve öldü! Toprağa konulduğu ana kadar geçen sürede asla yalnız değildi. Doğumundan, ölümüne kadar geçen zamanda, ölümlüler ve ölümsüzlerle beraber yaşadı. Ne ölüydüler ne de yaşıyorlardı. Onlar karanlık bir mahlukun rahminde döllenmiş, lanetleri ile ruhları kirletmeye yemin etmiş yılanlardı. Gök gürledi, karanlık çöktü. Yerin altındaki bütün yılanlar, yer yüzüne çıktı. Kurtulmaksa, bir iblisin vicdanına kalmıştı! Kuyular, çukurlar, eşelenmiş çamurlar! Uzak durması gereken üzerinde yaşadığı toprakken, kaçması imkansızdı. "Kuyulara bak Aren!" diye fısıldadı mekanik bir ses. "Eşelenmiş çamurlara, topraktaki deliklere! Herhangi biri seni içine çekip, yerin altındaki cehenneme hapsedebilir..." Aren, içine düştüğü korkunç bataklıktan amansızca kurtulmaya çalışırken, batmamak için çırpınmaması gerektiğinin farkında değildi. Boğazına kadar uzanan balçık, son nefesini almasına izin verirken ona doğru bir el uzanır. Bu kadar kötülüğün içinde hayatına anlam veren adamı bulur ve adamın ona uzattığı eli kocaman bir yılana dönüşür... Kanla yazılan bir kadere boyun eğebilecek güce sahip değildi, aşkının karanlık ellerde ezildiğine şahit olduktan sonra, kalbi hala aynı hızla çarpabilecek miydi? "Hep aynı pencerenin önünde duruyor, arkası dönük ve bana hiç bakmıyor. Gel diyor, burada sana ihtiyaç var!" Peki tüm bunların en başında kim vardı? Aren kurtulmak için bulmak zorundaydı... Not: üç harfliler ile ilgili değildir! Ve asla klasik korku ile karşılaşmayacaksınız... Yayım tarihi: 03.08.2021 Kurgu ve isim şahsıma aittir, kopyalanamaz. İsim ve kurgu olarak wattpaddeki ilk kurgudur.
GECENİN İZİ by hisssizyazar
42 parts Ongoing
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı. Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı. Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu. İzem Karasu. Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı. Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı. İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı. Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı. .....
You may also like
Slide 1 of 20
Kızıl Mektup cover
GURUR cover
GECEYİ KURTARMAK cover
SARRAF cover
Yeniden ayışığı cover
BÜLBÜL cover
KAFES/ BXB cover
WATTPAD KİTAP ÖNERİLERİ cover
Dilerim Ki | Gerçek Ailem cover
gay seks hikayeleri  cover
Vecheyn |Tamamlandı.| cover
ABAÇ cover
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü cover
MÜRİT  cover
BIÇAK SIRTI - BXB - GAY cover
RAKİP cover
VİSAL cover
GECENİN İZİ cover
İMDADIM cover
AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18) cover

Kızıl Mektup

13 parts Ongoing

"Sizin de var mı bekleyemem diyeniniz?" Kaşları çatıldı ve bir süre yüzüme baktı. Tok sesiyle konuştu. "Bizde tek yol, vatan yoludur. Beklemek istiyorsa buyursun, vatan yolu beklesin. Bekleyemeyen zaten benim olmaz." Gözlerimi kırpıştırarak yüzünü izledim. "Herkes aynı değildir Komutan. Sen asker yolu beklemek vatan yolu beklemektir diyorsun ama, herkes böyle düşünmez. Bekleyerek vatan mı kurtaracağız derler, haberin olsun." Kısılan gözlerini sonunda gözlerime çevirdi. "Aşk sadece güzelliğini sevmek değildir Hazal Hanım. Düşüncelerini, hayata bakışını, sana davranışını sevmektir. Saygı olmadan sevgi mi olur? İlk önce bana, mesleğime saygısı olacak." Sözleri daha çok kendine hatırlatır gibiydi. "Ben, vatan için ölüme nefesimden daha yakınsam böyle bir kadın ister, böyle bir kadın severim."