Elbisem dans ederken sanki daha fazla yukarı çıkıyordu. Ama içtiğim içkilerden ve anın verdiği heyecandan olsa gerek umursamadan dans etmeye devam ediyordum. Karşımdaki locada bana bakan sert bakışlar ile olduğum yerde bir iki saniye durmuştum. Karşımda bana bakan adam son derece yakışıklıydı. Ama beni ona çeken yakışıklılığı değil bana bakan iç yakıcı bakışlarıydı. Neden böyle hissediyordum ki benim kalbim çöl gibidir gündüzleri sımsıcak ama geceleri buz gibidir. Böyle bir kalpte umut olur mu çölde hiç gül açar mı? Şarkının bitmesiyle lavaboya doğru yürümeye başladım. Tam girecekken bilmediğim bir el beni kolumdan tutup beni terasa çıkarmış ve etrafa göz gezdirdikten sonra "istediğin bu mu diyerek dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdu ama hiç ama hiç nazik değildi sanki nefret eder gibi ceza verir gibi dudaklarımı eziyor ısırıyordu. Onu elimle itmeye çalıştım ancak tek bir adım bile kıpırdamadı. Acıyla inlediğim de onun dilini kabul etmiş ağzımın içini talan etmesine izin vermiş dilinin dilimle dansına ayak uydurmuştum ki tadı başımı döndürüyordu eli belimi sıkıca kavrayıp beni kendine yapıştırmış düşmeme izin vermiyordu birden dudağımı ısırıp geri çekildiğinde ağzıma gelen kanımın tadıyla elim istemsizce dudaklarıma gitmişti. O sırada adını bile bilmediğim bu adam kulağıma eğilmiş ve "İşte hepiniz bu kadarsınız" demişti...All Rights Reserved