Upuzun bir yol vardı önümde. Saatlerdir gittiğim. Bu yolun sonunda varacağım şehir yabancıydı bana. Tıpkı bu yol gibi. Tıpkı yanımda direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları beyazlamış, sinirli ancak yine de dikkatli, karşısındaki yola odaklanmış adam gibi. Son zamanlarda öyle mantıksız bir durum içerisindeydim ki kendi hayatım bile bana çok yabancı geliyordu.
Sanki bir çukurda gibiydim. Dar bir çukurda. Sıkışmış kalmıştım. Çıkmak için çabalarken, tırnaklarımı geçirmiş etrafımı kazarken fark etmeden o çukuru genişletmiş, derinleştirmiştim. Çok daha büyük sorunlara sokmuştum kendimi. Artık bu çukurdan çıkmamın imkanı yoktu.