TAHTA KUTU Dışarıda hayat var. Bir şekilde sen dursanda, hayat akıyor, dünya dönüyor. Sen üzgünsün diye kimse üzülmüyor. Herkes kendi için yaşıyor şu bencil, acımasız dünyada. Bir zaman sonra, bir şekilde sende ayak uydurmaya başlıyorsun. Deniyorsun en azından yada öyle gözüküyorsun dışardan. Ben ise kapalı kaldım bir kutuda, dışarısı gözükmüyor ama ben çizdim o kutunun etrafına gökyüzünü, denizi, Galata Kulesi'ni, Kız Kulesini, Taksim Meydanı'nı veya ben çizdim o vapuru, o kutuya. Şu yanlız kaldığım dünyada kendi yolumu bulmaya çalışıyorım o kutunun içinde. Bir el yok uzanan. Kimse yok etrafımda, o simitçiden ya da hergün aynı metrobüse bindiğim o yaşlı admadan, galatanın yukarısında ki çalışan hademenden başka. Ama dert anlatmak için ihtiyacım yok kimseye artık. Kendi kendime anlatma yolu buldum bir şekilde. Zaten insana dert anlatılmaz. Git köpeğe anlat, kediye anlat ama insana anlatma. Boğuştuğum bu siyah okyanusla, arkadaş oldum ben. Boğulmuyorum artık. Ordan oraya sürükleniyorum sadece. Gülemiyorum bir şekilde. Ağlayamıyorum da, sanki hislerim onda kalmış gibi. O gittiğinde almayı unutmuşum ondan hiselerimi gibi. Bırakın bir daha sevmeyi, birdaha gülemiyecekmişim gibi. Sahte gülücükler değil, onlar bende hep vardı. Ben gerçekten gülmekten bahsediyorum. Çok fazla kayıp verdim; bütün arkadaş sandıklarım. Sonra sevdiğim adam. Hayır hayır o ölmedi, ama ellerimden kayıp başka birine gitti. Onunla beraber bende gittim. Bendensel olarak değil,ruhsal olarak gittim. Ve de varlığını hissetmediğim ailem, senlerdir yurt dışındalar, annelik ve babalığı para vererek çoçuklarını okutmak zannediyorlar, ne yazık. İşte bu yüzden, bu şehirde tekim. Elimden herkesi aldı İstanbul... Bunca şeye rağmen büyüdüm. Üniversite mezunu ve artık tam olarak bir psikiyatrist oldum. Pisgolojisi bozuk bir psikiyatrist. HisAll Rights Reserved
1 part