"Bileklerime bu kelepçeyi sen taktın. Tıpkı kalbime taktığın kelepçe gibi. Bu kelepçeyi dilediğim an çıkartabilirim. Ama kalbimdeki öyle değil. O kelepçeyi sen bile açamazsın artık."
Ellerini parmaklıkların arasından geçirerek yüzüme uzattı ama uzaklaşmalıydım. Buna mecburdum.Çok isterdim o ellerde tekrar şefkat bulmayı ama artık buna hakkım yoktu. Hele de dediği gibi bu kelepçeleri bileğine ben taktıktan sonra, hayatından yıllar çaldıktan sonra.
Ondan uzaklaşmamla tekrar hızlıca bana uzandı ve kolumdan çekerek yanına yaklaştırdı. Ne kadar dirensem de onun gücünün yanında benim gücümün esamesi bile okunmuyordu. Sinirle verdiği hızlı soluklar suratıma çarpıyordu.
"Bu kelepçeyi takmana izin verdim ama suçlu olduğumu düşündüğümden değil. Seninle bir geleceğimiz olsun diye. Ve olacakta. Beni bekleyeceksin ve buradan çıktığımda seninle yeni bir hayat kuracağız. Eğer olurda gitmek gibi bir düşüncen olursa işte o zaman...
Derince bir nefes aldı. Yüzüme çarpan her nefesi şu birkaç saatte onu ne kadar özlediğimi fark etmemi sağlamıştı. Elimi kalbine götürdü ve konuşmaya devam etti.
"İşte o zaman buradaki kelepçe ikimizin de sonu olur."