Güç, benim içimdeydi. Neye karşı koyacağımı, neyle savaşacağımı, neden yaralanacağımı ben seçebilirdim. Aldığım yarayı nasıl iyileştireceğimi sadece ben bilebilirdim. Dağıldıkça dağıtmayacaksam, yıkıldıkça yıkmayacaksam, yara aldıkça yaralamayacaksam, o gücü açığa çıkartmayacaksam varoluş amacım neydi?
Ben kararlı ama kararsızdım. Mantıklı ama duygusaldım. Zeki ama aptaldım. Melek ama şeytandım.
Sağ çıkamama ihtimalim olduğunu bile bile kendimi bir fırtınanın ortasına atacak kadar cesur ama ölmekten kaçacak kadar korkaktım.
***
Tüm sesler susmuştu. Kulağımda bir uğultu, içimde beni yakan bir his. Ne yapacaktım? Ona daha güvenememişken bile sürekli güven vermeyen davranışlar sergiliyordu. Doğrulup karşımda ki ayna da kendime baktım. Islak bedenim, morarmış dudaklarım, kızarmış gözlerim...
Kafamın içinde dönüp duran soru... Tek bir sesti bu sefer soruyu soran. Benim sesimdi.
Kimsin sen, Ahu?
Kafanın içindeki çığlıklara kulaklarını kapatsan bile o çığlıklar sana ait.