Uzun ince bir yolun. Aydınlık çocuklarıyız. * Rüzgar hala o kadının kucağında olduğu için onu göremiyordum. Onların yanına gidip Rüzgar'ın kadının kucağından inmesini bekledim. Rüzgar inerken az kalsın kahveleri döküyordu. Son anda geri çekilmem ile onlara arkamı dönmüş oldum. Konuşan kadın sesi ile geri arkamı döndüm: - Rüzgar ne yaptın bak!! Az kalsın kahveler dökülüyordu. Rüzgar başını kaşıyıp özür diledi. Bende anca kadına bakma fırsatı bulmuştum. Kadına baktığımda ise fotoğraftan daha güzel olduğunu fark etmiştim. Üstünde dizinin 2 karış yukarısına gelen, beyaz, dantelli bir elbise vardı. Kafasında ise mavi bir şapka. Sarı saçları ise omzuna kadar geliyordu. 1.70 boylarında idi galiba. Yüzü ise su kadar durgun ve en güzel prensesler kadar güzeldi. Duru bir güzelliği vardı. Fazlasıyla... Beni fark edince önce baştan aşağı süzmüştü. Sonra gözleri doldu. Neden doldu acaba? Kendini hemen toparlayıp ayaklandı. Kucağında ise Rüzgar hala duruyordu. Bir eli ile Rüzgar'ı kucaklamış diğer elini de tanışmak için bana uzatmıştı. - Merhaba beyefendi ben Dilruba. Uzattığı eli sertçe tuttum. Olduğunca ciddi gözükmeye çalıştım. Onun aksine. - Merhaba bende Aybars. Kusura bakmayın size misafir olmak zorundaydım. Dilruba. İsmi kendinden fazla çekmişti dikkatimi. Ya da ilk kez duyduğumdan böyle bir ismi. * Wattpadda bu isimle ilk kitaptır**Seluruh Hak Cipta Dilindungi Undang-Undang