Metal ayakları benek benek kabarmış, paslı bir ranzada yatan mahkûm, tavanın köşesini, iki taş duvarın kesiştiği yeri yuvalamış bir örümceği izliyordu. Tel tel, ipeksi ağın kıvrımlarında gezinen bu kırmızı benekli yaratık bir hayli açık seçikti. Zira gözleri karanlığa alışalı çok olmuştu mahkûmun. Sonra birden bire, hücrenin demir parmaklıklı penceresinden içeri süzülen kanatlı bir mahlûkata dikkat kesildi. Kar taneciklerine tutunmuş, puslu esintilere kapılmış, canı burnunda bir kelebekti bu. Kabuğunu yırtıp atarken mevsiminin geldiğini düşünmüş olmalıydı zavallı. Haksız da değildi; ilkbahar ayları gelmesine gelmişti ama Ulu Lapsis diyarını baştan aşağı örten karların aylardır yerden kalktığı da yoktu. Işık Müridi gaip zamanların hikayesidir. Kulağa aynı anda hem gerçek hem de yalan gibi gelebilir. İşte güzelliği de tam olarak buradan geliyor. Bir gözünüzün açık ,bir gözünüz de kapalı olduğunu düşünün. Biri rüya görüyor, öteki şu ana değiyor. Ancak siz, hangi gözünüzün gerçeği gördüğünden emin değilsiniz. İşin kötü tarafı, uyanana kadar da asla emin olamayacaksınız. Öyleyse gelin size bir yalan anlatayım! Sizi Işık Müridi'nin yalanına ortak olmaya davet ediyorum :)
26 parts