Elisa, on sekizine girdiği gün açlıktan, savaştan ve sağanak gibi yağan bombalardan daha fena bir şey olduğunu öğrendi;
Döneceğine söz verip dönmeyen bir adam.
"Uyuduğum zaman açlığımı unutabiliyorum. O anlarda bombardımanın sesini bile duymuyorum. Sonra güneş doğarken, çıplak ayaklarımla sana koşuyorum ve Beyaz İnciyi kıyıya yanaştıracağın anı gözlüyorum. Buradayım, Vetnika Kıyısıyla birlikte utangaç kollarımı açmış seni bekliyorum."
Beyaz İncinin yakışıklı kaptanı Antoni Denis Porowski'nin gemisi bir daha Vetnika Kıyısına yaklaşmadı.
Oysa Elisa, titreyen bakışlarıyla Antoni'nin acı yeşil bakışlarından bunun sözünü almıştı.
Elisa umutsuz bir gündoğumunda, iskelede oturmuş ayaklarını suda yüzdürürken, bir geminin yaklaşmakta olduğunu gördü. Heyecanla ayağa kalktı. Kalbi boğazında atıyordu ki arsız bir kurşun omzuna saplanıp kaldı. Bir kurşun bacaklarının arasından geçti, bir diğeri sol kulağının yanından. Anladı ki kurşunlar ve bombalar bu kez işgal için gelmişti kıyılarına. Olduğu yere yığılıp kalırken, gözlerini açtığında baş edeceği şey artık yalnızca açlık ve savaş değildi.
Tüm ailesini yitirmenin acıyla esir edilen cılız bedenine, beklemekten yorgun düşmüş kalbi de eşlik etti.
"Dönmeyişine kızmayacağım. Eğer bir gün dönersen, beni bulamayacak olmana kederleneceğim. Boynumdaki asker kolyene dokunup hayatta kalacağım ve bekleyeceğim Antoni. Kaderin, bizi bu hengamenin ortasında yeniden bir araya getirmesini bekleyeceğim."
Karanlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır.
____
Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı.
"Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar kötü. Başımı yaslayabilirim bu omza, ikimizde hak ederiz." Ondan bir cevap beklemekten ziyade kendi kendime konuşuyor gibiydim.
Az önce parmak uçlarımı gezdirdiğim omzuna başımı yasladığımda göğsüme büyük bir ağırlık çöktü. Öyle ki neredeyse nefes almakta zorlanıyordum. Reha ensemin üzerinden saçlarıma dokunduğuna iyice yoğunlaştı o his. Anlımı omzuna bastırarak gözlerimi sıkıca yumdum. Ama nasılsa, hayatımı zaten berbat etmemiş miydim?
Kısık sesle, hatta neredeyse fısıldar gibi "Her şeyi mahvettik, artık kimin neyi hak ettiğini hesaplayamayacak kadar mahvoldu her şey." dedi.