"Ben, hayatım boyunca bana benzeyen birisini aradım," dedi itiraf edercesine.
"Onu bulunca ruhum özdeşini bulmanın sevinciyle dans edecekti onun ruhuyla. Ülke ülke, şehir şehir onu aradım. Hayatımın her anında aradım. Sanki kalbim onun ellerindeydi, onunki de benim. Kalbimi almak için, kalbini vermek için aradım onu. Senelerce... Fakat ümitlerim boşunaydı." Nefesini verdi. "İnsan gider; kendisinin tıpkısını arar, ama kendini zıddında bulur. Tüm hayatım boyunca aradığımı, hiç ummadığım anda buldum. Sergi için gelmiştim ben sadece. Hep yaptığım şeydi. İnsanlar gelecek, resimlerimi inceleyecek ve satın alıp gideceklerdi.
3 Kasım, işte tam da öyle bir gündü. Sıradan, öncekilerden farksız...
Ama öyle olmadı. Deli divane aradığımı yabancısı olduğum bir şehirde buldum. Eğer bilseydim... Bilseydim o sergiye senin geleceğini, İskoçya'da bir değil, bin sergi açardım. Her birine sen gel, sırf sen gel, yüreğime şeref ver diye açardım o sergileri sana."
Poyraz ve Anka, rüzgarla dans eden ve gökyüzünde özgürce süzülen iki güçtür.
Poyraz, sert rüzgarıyla dünyayı sarar.
Anka ise her yangında yeniden doğar. Birinin gücü, diğerinin direncine güç verir; birlikte cehennemi cennete çevirirler.