Onun kader sayfasına mürekkep döküldü o gece. Yağmur yağdı, küçük kız çocuğu ağladı. Gök yarılırcasına gürleyerek eşlik etti küçük kızın hıçkırıklarına. Kızla beraber ağladı gökyüzü toprağı ıslarken ve kızın kağıdındaki mürekkepler daha da yayıldı yağmur damlalarıyla, gözyaşlarıyla. Kaderi yeniden çizildi. O sayfa çöpe gitmedi. Yayılan siyah mürekkebin rengini aldı kaderi ve saçları. Yeşil şemsiyeli çocuk gelene kadar... Sicim gibi yağan yağmura inat şemsiyesini ağlayan kıza verdi. Kendi kağıdındaki mürekkebin yayılmasını önemsemeden gülümsedi küçük kıza. O gece kızın kağıdındaki mürekkep beyazı siyaha bulamayı bırakırken oğlan çocuğunun kağıdı git gide karardı, karanlıklaştı. İki ayrı siyah kağıdın üzerine aynı iki cümle yazıldı kırmızı kalemle. "Kendimden ödün verdim onun için. Ama bu son olacak kendime söz verdim." Ve kağıtları biraz daha karardı sözünden dönen iki kişinin. Yıllar sonra o kağıtlar tekrar düştü önlerine. Kırmızı mürekkeple yazılan yazı dağılmış, kağıdı adeta kana bulamıştı. Kırmızı mürekkebin üzerine son iki cümle peydah oldu ellerinden. "Keşke bilseydim. Bu hikayede kimse güçsüz değildi, kimse aptal değildi ve kimse kimseye güvenmemeliydi." İki farklı kişinin gözünden aynı anda düştü o gözyaşı. Dağıtabilirmış gibi daha da dağıttı mürekkebi. Son satırı yazmaya çalıştı ikisi de. Kalemin canı yandı. Çakan şimşek durdurmaya çalıştı o son cümleyi yazan ellerini. Mürekkep sustu acı çekti kağıda kendini akıtırken. Yazmak istemedi. Ama yazdı o cümleyi. İki ayrı dudaktan, iki ayrı elden aynı cümle şimşek gibi düştü odaya. "Târumar oldum." **** Gerçek kişi ve kurumlarla hiçbir bağlantısı yoktur.