Küçükken sımsıcak çayın demi yakardı dilimi. Başımı öne eğerdim kimse görmesin diye dolan gözlerimi. Elimle rüzgar yapmaz, canım yanmasına rağmen beklerdim öylece. Boğazıma bir şey kaçsa sesimi çıkartmaz, bir yudum su alırdım usulca. Çocukken deniz kenarında oynarken, kayalıklarda ayaklarımı kanatırdım, asla ağlamaz, eve gidince merhemimi kendim sürerdim.
Kendime yeterdim hep, büyüdüm ve olmadı.
İnandığın her şey toz duman olunca bir gecede, evin bildiğin yuvayı terk edince kısacık bir vedayla apar topar, hayatın kaç bucak olduğunu anladığın gece, doğrular yanlışa dönüp, yanlışlar doğruya dönüyor, feleğini şaşırtıyordu insanın.
Büyüdüm ve değişti her şey. Bırakmak zorunda olduğum gibi değildi.
Dik duruşum hep korkudandı. Korku beni ayakta tutardı. Bu yüzdendi gardımı bırakmayışım. Bu yüzdendi sessizliğim, tetikte duruşum. Atığım her adımda yenik düşecek, her nefes zehir olacak gibiydi.
Ben bir günden sonra, attığım her adımda yenik düştüm hayata. Bir geceden sonra, aldığım her nefes zehir oldu bana. Ciğerim katran karası kesildi, tek bir gecede. Ben tek bir gecede yerle bir oldum.
Tıpkı; 22 Nisan gibi, 5 Şubat gibi, o karakış gecesi gibi.
En çok 9 kasım gibiydi.
Sekizi, dokuza bağlayan o gece; 9'un, 1'i gibi.
Erimeye başladığın o geceyide kazı zihninin kenarına.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."