"Ruhunu, anılarını, kalbini burada bırakıpta hiçbir yere gidemezsin lavinia!" Diye bağırdığında çok sevdiğim sesini duymamak için ellerimle kulaklarımı kapasamda bir işe yaramıyordu.
Kalbime girmek için izin almamıştı benden, şimdi her yerde, her sokakta, her satırda o vardı. Onu bırakıp nasıl gidecektim? Ruhumu, anılarımı, kalbimi burada bırakıp nasıl gidecektim? Kokusu bana oksijenken nasıl vazgeçerdim nefesimden?
Bitkin bedenimle ondan uzaklaşmaya çalıştığımda iki adımda yanımda bitti ve kolumdan tutarak bedenimi kendine yasladı. "Ruhumun sokaklarında ayak izlerin var," diye fısıldadı yüzümü avuçları arasına alarak. "Sen gidersen Ezra, bu adamın yaşamak için hiçbir sebebi kalmaz." Diye ekledi acıyla. Ama gitmezsemde çocukluğuma ihanet etmiş olacaktım. "Sen gidersin, terkedersin bu siktiğimin ülkesini ama arkanda kocaman yıkık dökük bir liman bırakırsın. Hani biz bu şehrin kırık çocuklarıydık, cevap ver bana!" Diye sesini yükseltti. Acıyla bakan kahvelerinden damlalar süzüldü. "Yoksa vaz mı geçtin bizden?"
•Yetişkin içeriktir.