Yer yarıldı, tüm düşmanlar dışarıya salındı.
Gök haykırdı, bir ferman imzalandı.
Gece karası bakışların sahibi, artık kurtluğun düştüğünü anladı.
Birkaç dakika boyunca yalnızca kopacak fırtınaları düşündü Kara, daha sonra, uzun süre evvel zihnine uğramayı bırakan o ismin bir fısıltıyı andırırcasına dudaklarından dökülmesine izin verdi: "Karaca..."
Duymuşlardı. Hepsi.
Yeğeninin zafer yüklü ifadesinde çıktığı kısa gezintinin ardından, o korkusuz duruşunun sarsılmasına sebep olacak nefesi ciğerlerine doldurdu. Kozlar artık oynanmayı değil, dağılmayı bekliyordu. "Karaca yaşıyor."
Başka bir şimşek daha kavuştu yeryüzüne, bu seferki bir uyarı ateşiydi. Artık nefesler kesilecek, kanlar zeminleri kirletecekti. Son bir yemin dudaklardan dökülecek, kurbanlar verilecekti.
Dünyanın sonu gelmişti ve Karaca'nın rüyadan uyanma vaktiydi.
Geçmişin Pençesinde Serisi I
NOT: Kurgu aksiyon ağırlıklı olup yanında romantizm de barındıracaktır; fantastik / bilim kurgu DEĞİLDİR.
UYARI: tetikleyici ögeler, küfür ve argo, +18 içerik, şiddet, cinsellik, uygunsuz davranışlar.
başlangıç:
19.07.2020
yayım:
05.04.2023
Onlar... ateşle barut gibiydiler. Bir araya geldiklerinde yanmamak imkânsızdı. Cihan ile Alya'nın hikâyesi başından beri imkânsızdı; yasaklarla, engellerle, göz göze geldiklerinde bile içten içe yanan bir tutku ile örülmüştü. Birbirlerini sevmekten vazgeçemediler ama yan yana durmaları bile felaketi çağırıyordu.
Cihan için Alya dokunulmazdı. Elini uzatsa yanacağını biliyordu, ama kalbi her defasında ona koşuyordu. Alya ise kendi içinde fırtınalar taşıyordu; hem sevgisinin büyüklüğüyle hem de anneliğinin ağırlığıyla. Onu vazgeçilmez yapan şey belki de buydu: ulaşılmaz, yasaklı ve bir o kadar da gerçek oluşu.