Onun gözlerinde zehir yeşili sarmaşıkları saklıydı, yaşadıklarına rağmen gözlerinin rengi dahi canlıydı ve o gözler kendinden herhangi bir şey bile kaybetmemişti. Ben ise onun yanında kurumuş bir yaprak gibiydim. Güz mevsiminde kurumuş, rengi solmuş, ruhuma yıldırımlar düşmüş ve bir yangında yakıldıktan sonra üstüme basılmış, acımadan ezilmiştim.
Biz hem birbirimize çok benzerdik, acılarımızın dahi ortak olduğu noktalar vardı. Ama bir yandan da o kadar zıttık ki... O yeryüzüyse ben gökyüzüydüm, o soğuksa ben sıcaktım, o yaşamsa ben ölümdüm.
Ve benzerliklerimizle zıtlıklarımız bir gece yarısı birbirleriyle karşılaştı, sonra ise kendi içlerinde karıştılar. Tek bir renk olup bütünleştiler. Tüm renkler iç içe geçti, eksik parçalar tamamlandı.
O beni kurtardı ve ben de yapabileceğim en iyi şeyi yaptım; ona renklerimi verdim, onun renklerini kabul ettim.
Bu dünyada evren iki yere bölünmüşdü. World Of Magic(SİHİR DÜNYASI) World Of War(SAVAŞ DÜNYASI).Sihir dünyasına asrlarla kalan tek hazine bir efsaneydi. Efsaneyse "Asırlar sonra bir türün ortaya çıkacağı, lakin elde edilmesi kolay olmayacak, bir insan ve tüm türlere sahip birinden ibaret olacağıydı" Peki bundan haberleri olan evren o türü elden bırakıcaklarmıydı? Ya da Sihir dünyası Yanlız Ve Yanlız O Türü elde ede biliceklermiydi?