4 parts Ongoing Gece adını taşıyan bir kız var...
Adı gibi, güzelliği karanlığın içinde saklanan bir mücevherdi
Gece gibi güzel ve derin,
Bir yıldızın soğuk ışıltısı kadar uzak ama
Ay ışığı gibi saf ve çekici...
Ama içindeki hüzün,
Kendi yıldızlarını söndürüyordu.
Babası onun gökyüzüydü.
Kendini ona bakarken bulduğu bir sonsuzluk,
ve her yıldızı onun hayalleriydi.
Ama annesi...
Annesi bir fırtına, bir enkazdı.
Nefreti kalbine kök salmış,
sevgiyi boğan bir karabasan.
Her bir kızın kaderi annesine benzer derler
Bu bir kader midir, yoksa bir lanet?
Peki, Gece bu kaderi kabul edecek miydi?
Yoksa kendi ruhunu gururu uğruna yok mu edecekti?
Ölüm bu güzeller güzeli tenine yakışacak mıydı?
Belki de asıl soru şuydu:
Ölüm bir kurtuluş mu, yoksa gururun bedeli mi?
Yoksa gururu için mi intihar edecekti?
Kim bilir yıllar önce neler yaşadığını...
Kim bilir, bu kızın içinde ne fırtınalar kopmuştu?
Kim bilir, yıllar önce hangi acılar işlenmişti ruhuna?
Ve kim tahmin edebilirdi,
onun bir gün kendi katiline âşık olacağını?
Ama bu katil sıradan değildi.
Kızdan nefret eder,
ama ona boyun eğen bir zaaf taşıyordu.
Sevgi ve nefretin dansıydı bu,
kesişen iki yolun ölümcül bir düğümü.
Fakat Gece bilmezdi,
bilse bile anlamazdı:
Katilini aff eden her zaman ölmeğe mahkumdur...