Unutmak insanlara atfedilmiş bir lütuftu.
Gerçeklerden kaçmanın en kolay yoluydu.
Geceyi insanların hıçkırıkları inletirdi unutmak için tanrıya yalvarırken. Neyi, kimi olduğu fark etmeksizin yaşananları geri almak için.
Hatırlamanın acısına katlanmaktansa unutmanın verdiği boşlukta yok olmayı dilerdi.
Unutmak aslında bir lanetti.
Kendini kurtlar sofrasına atıp merhamet dilemekti. Kurt kuzu olmayı bilmezdi, avı bilirdi.
Kendini şeytanın ellerine bırakıp iyiliği öğretmesini beklemekti. Ama şeytan kötülüğü bilirdi. Cennetin kapılarını açardın yol göstermesi için. Şeytan ise cennete hükmederdi kovulmasının intikamı uğruna.
Çekmediğin acı ruhunda hüküm sürdükçe beden bağı da asla kopmazdı.
Çünkü ruh acıyla olgunlaşırdı. İçimizdeki çocuk acıyla büyürdü.
Halbuki meleklerin koruduğu varlıklar nereden bilsin acıyı. Dayanamaz, ölürlerdi.
Acı öldürürdü içimizdeki çocuğu. Biz büyüdü derdik bir çocuğun ölümüne susarak. Katilimizi benimserken mağdurun üstüne toprak atardık, tozu halının altına süpürür gibi. Yok olmamak uğruna bir masumu katlederdik.
Kimse görmezdi, kimse duymazdı.
Acıdan doğardık hepimiz.
Bizi öldüren acı, aslında bizim var olmamızı sağlayandı. Doğmasaydık ölmezdik oysaki.
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"