Tam o zaman diliminde sadece aramızda birkaç santimlik bir mesafede söyleyeceğim bir cümleyle yanımda kalmasını sağlayabilirdim. Evrene verdiğim tüm enerji ve onu düşünerek yaptığım tüm o meditasyonların sonucunda ben çoktan karmamın bedelini ödemiştim. Bir noktadan sonra artık güzel bir şeyler olmalıydı, güzel bir şeyler olacağına inanıyordum eğer konuşmazsam çok geç olurdu. Tekrar kafamı kaldırdım, kaşlarını çatmış bir ifadeyle neden onun önünde duraksadığımı izliyordu, onun gözünde bir yabancıdan farksızdım ama bunu değiştirmek benim elimdeydi. "Ölçü yabancıdır bize, kabul edelim bunu; heyecanımız, sonsuzluğun, ölçüsüzlüğün heyecanıdır." Nietzsche'nin İyi ve Kötünün Ötesinde isimli kitabından bir alıntı yaparken, sesim beklediğimden daha tedirgin çıktığından dolayı ve konuşurken titrememe engel olamadığım için her şeyi mahvettiğimi düşündüm. Nefesimi tuttuğum saniyelerin ardından devam etmeyi düşünürken benim yerime devamını getirmesiyle evrende güzel bir şeyler olabileceğine tekrar inandım. Bizim için çok geç değildi. "Tıpkı soluk soluğa, dört nala, ateş püskürerek ileriye koşan atın süvarisi gibi, bırakalım dizginleri sonsuza doğru; biz modern insanlar, biz yarı barbarlar..." Ardından nefeslerimiz birbirine karışırken cümleyi tamamen birlikte tamamladık. "Erişelim, kutsal, sonsuz mutluluğumuza, en fazla tehlikede olduğumuz yere."All Rights Reserved
1 part