"Soyun!" dedi ve dudaklarındaki o histerik, şeytani gülümseme yeniden kendisini gösterdi.
"Bunu yapamam." dedim korku, bedenime hükmetmeye yüz tutmuşken.
Umursamadı. Bakışları, bir psikopat kadar anlamlı, bir deli kadarsa ardı görülemez şekilde parıldıyordu.
"Sana yapabilir misin diye sormuyorum. Kıyafetlerini çıkar ve buraya gel. "
Bir psikopatla nasıl başa çıkacağınızı bilirdiniz. Ardında yapacağı hamleler, kafasındaki kurduğu dünyadan nefes alırdı.
Ama o, ardı arkası kesilmeyen bir dehşetin yüzüydü ve bunun farkındaydı. Çünkü tam olarak bu olmak istiyordu.
O psikopatla taçlandırılamayacak kadar deliydi.
Ve istediklerini yapmazsam, zelzelesi dünyama kıyameti yaşatmaya ant içmişti.
Onu tanımak, sokakta yaşayan bir adamı yaşamak kadar korkutucuydu.
Onu hatırlamak, damarlarımda dolanan kanı donduracak kadar soğuktu.
Onu yaşamak, gökyüzü gibiydi.
Günün her saatinde, değişebilecek milyonlarca mucizeyi ellerine verecek kadar kudretli ve ulaşması imkânsız olandı.
Onu bilmek ise imkânsızdı.
Çünkü o var olanı, var olmayanlarla süsleyecek tek insandı.
O,
Bir deliydi.
Adamın gözlerindeki kararlılık onu ürküttü. "Bu yanlış.." dedi yine de.
Adamsa çoktan kararını vermişti. O hareli yeşil gözleri dimdik baktı gözlerine. "Yanlışsa yanlış Eva. Ben razıyım sen benimle misin onu söyle.." dedi.
Bilmiyordu. Başları beladan yeni kurtulmuşken annesinin ölümü şaibeli bir bebeğin onu annesi bilmesi ne kadar mantıklıydı?
Bilmiyordu..