Herkes "Yaşayabilmek adına unutman gerekiyor" dese de ben yaşadığım için unutamıyorum. Attığım her adım, yaşadığım her an, sonbahara sarmalanmış Dolmabahçe, kasım soğuğunun nefesini içine çeken Kadıköy; onu hatırlarken ve her an onun bende bıraktıklarınla yaşarken nasıl unutabilirim ki? Modayı, Nero'yu, sahilin bitip deniz otobüsü iskelesine açılan meydandaki üç basamaklı merdivende kokusunu ayların ardından tekrar hissettiğim anı... Sesinin bende hatıra bıraktığı şarkıları, esprilerinin ömrümdeki kahkahalarını her an tekrarlarken nasıl yaşayabilmek adına unutabilirim?İnsan unutmak için mi sever? Eğer unutmak için seviyorsa neden ölümsüz bir aşkı hayal edip onunla hatıralar, romantizmin doruklara ulaştığı anlar, kaçamak öpüşmeler yaşayabilmek adına çabalar?İnsan unutmak için değil, unutamadığı için sever.Sevdiğini unutamaz insan. Sevdiğini aklından çıkaramaz. Sevdiği kadının sesini taşır hep kulaklarının perde arkasında. Ve bir kadın daima sevdiği adamın sesiyle mutlu olur. Bir ses tonu bazen çıkıp seni hatırlatırken nasıl unutabilirim seni? Ben seni unutmak için değil, unutamadığım için sevdim.Bazen bir adaşın, bazen seninle zerre ilgisi olmayan birinin bakışlarında senin bakışlarının tonunu hatırlayıp başımı önüme eğiyorum. Moda, Kadıköy... Sessizliğin ömrünü tüketiyorum. Sonra Ortaçgil dinleyip sonu Teoman'a ve senin fotoğraflarına çıkan dakikaların içinde buluyorum kendimi. Bakışlarını özlediğimi, bakışlarını başkasında gördüğümde fark ediyorum en çok. Sanki bana ait olanı başka biri çalmış, kendine katmış.Herkeste seni arıyorum.
38 parts