9 parts Ongoing "Zincirler, daima kırılmak için vardır." Bir kitapta okumuştum." Dudaklarından dökülen kelimeler kalbime, hançer olup bir bir saplanıyordu adeta.
"Bazen o zincirlere mahkum olmak en doğrusudur." Eğer ben, o gün zincirlere mahkum olmayı kabul etmeseydim asla bu dağ bayırda, elimde silahla ve şehadet şerbeti içmek umuduyla burada yürüyor olmazdım. Ben asker olamazdım.
Pusu, karanlık gözlüklerinin ardındaki bakışlarımla göz teması kurmaya çalışarak bir an sustu. Yüzünü örten maskesinde bir gerginlik belirdi, gülümsemişti.
"Zincirler, seni köleleştirebilir de, özgürleştirebilir de." dedi, sesinde bir ağırlık vardı. "Bazı insanlar, zincirlerine boyun eğdiklerinde, içlerinde daha güçlü bir irade doğar. Diğerleri ise zincirlerinden kaçmaya çalışarak, her adımda daha fazla zayıflar. En güçlü insanlar, zincirleri gördüklerinde, onlardan kaçmak yerine onları kırmayı seçerler."
Bir an için susup, çevremizdeki manzaraya göz attı, sanki söyleyeceği her kelimeyi sindiriyordu. "Kendini sınırlandırdığını düşünüyorsan, zincirlerini görmüşsün demektir. Ve ne kadar görüyorsan, o kadar yakınsındır o zincirleri kırmaya. Ama unutma, İz Asker," dedi, şimdi daha sert bir tonla. "Zincirini kırmak, seni bir kahraman yapmaz. Sadece bir savaşçı yapar."