Biz... bize ait olanı almaya geldik." dedi lider olan. Sesi insan sesi gibi değil, birileri tarafından yönetilen tuhaf bir yaratık gibi çıkıyordu. "Burada size ait olan hiçbir şey yok." Dedi Kelimelerini özenle seçen prens "ve hiçbir şey öldürdüğünüz şövalyeleri geri getirmeyecek. Yaptıklarınızın bedelini ödemelisiniz." Kararlı sesi, dik duruşu kan donduracak denliydi. "Var, bize ait olan bizimdir!" dedi korkunç yaratık bana doğru bir adım atarken. "Şövalyelerinizi uyardık, kraliçeniz hepimizi öldürmeleri emrini verdiler. Bizimle baş edemeyecek kadar küçük şövalyelerinizin bedelini kraliçeniz ödemeli." dedi öfke ile. Duyduklarım karşısında annemin tekrarlanan acımasızlığına bakarken, babasının kanlar içindeki bedeni başında beklemeye devam eden küçük kız ayağa kalkıp, cesursa yaratıkların karşısında durdu. Ardından bana yaklaşıp, hıçkırıklarına engel olmaya çalıştı. "Yalan söylüyorlar!" dedi yaşından büyük çıkan öfkesi ile. "Herkes anneniz'in saldırın emrini dinledi, babam ise kan çıkmasın kılıçları indirin emrini verdi. Bu yaratıklara karışmadı ama şurada ki yaratık anlaşmayı bozdu ve onları dinleyen babamı acımasızca gözlerimin önünde katletti. "dedi biraz uzağımdaki tuhaf sesler çıkaran yaratığı göstererek, on yaşında küçük bir kızı bu denli felakete sürükleyen, tuhaf yaratık küçümseyerek bakarken; öfkeden delirmek üzereydim. Madem savaşçı olmak istiyordum o halde kanatıldığım kadar kanatmayı da bilmeliydim. Coğrafya insanın kaderidir derler. Öylemidir ki? Doğduğumuz asrı, mekânı ve olmamız istenen kişiliği biz seçemeyiz. Ancak önümüzde ki kararlar bizim gücümüz ve tercihimiz ile şekillenir. Asırlar öncesi kraliyetlerin, kralların, prenseslerinin dönemi. Asırlar sonrası yeni bir yüzyıl. "Zamanı geldi, hazırlanın yeni bir yolculuk başlıyor. Zorlu ve uğraştırıcı..." #
3 parts