O gece, o yağmurlu gece, herkes günahkardı.
O gece ölen bedenin yanında ölen ruhlar da olacaktı.
O gece hissizdi, birileri ölürken hislerin saklandığı bıçak kör kalplere saplanacak, gece his kaybından ölürken kör kalpler ağır bir hissiyatın içinde boğulup gömülecekti.
Ve o gece ölen herkesin arasından kucağındaki ölü bedenle çıkan İz, ablasına verdiği sözü tutacaktı.
Ne pahasına olursa olsun,
Yanmayı göze alarak şeytanla ortak olmayı kabul edecekti...
Şeytanın göğsüne dokunan melek yanacağını biliyordu.
Dokundu,
Yandı.
Artık şeytanın göğsünde meleğin kül izleri de vardı.
Ve her şey böyle başlayacaktı...
Birileri öldükçe birileri yaşayacak. İzlerinden doğan melekler yanacak, bundan zinhar utanmayacak, onları yakan şeytanlar ise asla pişman olmayacaktı.
Her şey böyle başlamıştı,
Ve böyle devam edecekti...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...