Bir iki yıl öncesine kadar her şey o kadar masumdu ki. O benim sevgili ilgili diş doktorumdu, bende onun küçük hastası. Artık o sadece bir dişçi değildi benim için, sadece bir dişçi olmak için fazla iyiydi, fazla karizmatikti. Ona baktığımda gördüğüm şey yardım sever bir bakış ya da dokunuş değildi artık. Tenini tenime çeken bir mıknatıs vardı sanki. Ne zaman bana yakınlaşsa tüm kanım oraya hücum ediyor, beynim düşünme şalterlerini indiriyor ve boynumdan aşağısı felç oluyordu.
Karısı vardı, çocuğu vardı, parası vardı, sevgili karısının da parası vardı, arabası vardı, evi vardı. Peki ben? Kimse 17 yaşında, lise öğrencisi kıçı kırık bir kız için ailesini riske atmazdı. Fakat burada XY kromozomundan bahsettiğimiz için erkeklerin genç vücut pahasına yapacağı hataların ardı arkasının geleceğini pek zannetmiyordum. Yine de bu aşktan hiç ümitli değildim. Ta ki 18 Ekim 2013 gününde ben dişçi koltuğunun kolları arasında yatarken attığı bakışa kadar. Artık değil Hipokrat yemini, beni karısı bile durduramazdı.
"Aranızdan biri benim için çok önemli." Şarkı biter bitmez söylediği şey sabırsızca yerimde kıpırdanmama sebep oldu. Gözleri direkt olarak benim üzerime düştüğünde çevremdeki hayranlarının telefonlarını çıkarıp beni çekmeye başladıklarını hissedebiliyordum. "Sadece Otuz Beş değil tüm albümlerim onun sayesinde, ona yazıldı." İstemsizce tebessüm ettim. Tebessümümü gördüğü an o da kocaman gülümsedi. "İyi ki benimlesin birtanem. Nice senelerimiz olsun."
O an kendime bir söz verdim.
Ne olursa olsun bu adamı bırakmayacaktım.