"Sahiden Melek merak ediyorum. Neden bize söylemedin Enes'in yaptıklarını? Hiç mi güvenmedin bana, abine?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Abime söyleyemezdim biliyorsun." dediğimde ellerini yana doğru açtı.
"Ya hadi Emre'yi geçtim. Bana neden anlatmadın? Sen, abime söyleme deseydin zaten söylemezdim. Hiç mi güvenmedin bana?"
"Dedim ya, sen o zaman Müge ile evlilik yolunda hazırlık yapıyordun. Hem sen kimsin ki sana anlatayım ya, karşı komşunun oğlundan başka nesin ki sen?" dediğim anda bunu söylediğim için pişman olmuştum.
O yalnızca karşı komşunun oğlu değildi. O benim çocukluğum, ergenliğim, gençliğim, ilk yanılgım, ilk kalp atışımdı... O benim ilk aşık olduğum adamdı.
" Öyle mi? " diye sordu tuhaf çıkan sesiyle.
" Öyle." diyerek karşılık verdim. Laf ağzımdan bir kez çıkmıştı, artık çeviremezdim.
"Çık git Melek!" dediğinde sarsıldım. Beni mi kovuyordu?
"Senin için bu kadar değersizsem çık git Allah aşkına." diyerek devam etti can yakan cümlelerine. Gidemezdim ki, o benim için çok değerliydi.
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....