Ben, Mahpeyker Kösem, çocuk yaşta ailemden koparılıp Bosna beylerbeyine oradan da Osmanlıya satıldım. Cehennemi beklerken cenneti buldum Osmanlıda, sultan Ahmet'in kollarında. Her şeyi unuttum. Hayat mutluluktan, aşktan ibaret sandım. Hanedana altı evlat verdim. Ama bir gün Ahmet'imin ölümü her şeyi yıktı. Hayat öyle bir vurdu ki dövülmüş deliye döndüm. Aşk neydi unuttum, merhameti unuttum, serin uykuları unuttum. Her gün cellat bekler oldum. Ben cellat beklerken...
Ben, Mahpeyker Kösem Kanımı Hanedan-ı Ali Osman'a sütümü ahaliye akıttım. Koskoca bir devleti, sayısız padişahı dize getirdim. Tüm cihana tek başıma hükmettim. Tarihi padişahlar değil, ben yazdım.
Yunanistanlı cariye Anastasya'nın akıl almaz yükselişi ve Mahpeyker Kösem Sultan'a dönüşmesini heyecanla okuyacaksınız.
Tek yapmanız gereken şey oku butonuna basmak.
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?
On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı.
Gerçek aşk diye bir şey yoktu.
Varsa da onu bulmak gibi bir niyeti olmamıştı.
Arkadaşının zoruyla sonunda evden çıktığında aklına en son gelen şey bir falcının karşısına oturmaktı. Egzotik giyimli kadının karşısına oturduğunda ise söylediklerini dinlemekten başka çaresi yoktu.
Falcı ona aşkı bulması için geçmişte yaptığı bir hatayı düzeltmesi gerektiğini söylediğinde parasını boşa harcadığını düşünmekten kendini alamamıştı.
Fakat eve dönerken geçirdiği kaza sonucu gözlerini İngiltere'de 1823 yılında açtığında kendini önceki yaşamı olan Helena Anne Mercer olarak buldu. Şimdi tek yapması gereken yapılacak hatalı seçimi bulmak ve bunu engelleyebilmekti.
Ama hiçbir hata bu kadar cezbedici olmamıştı.