Üstümdeki kalın balıkçı yaka kazağımı çıkarırken derin bir nefes aldım odamın ışığı kapalıydı çalışma masamın üzerindeki gece lambası açıktı içerde loş bir hava oluşmuştu yorgunlukla ensemi ovalarken sırtımda bir ürperti hissettim kalbim sertçe çarpmaya başladı. Hızla arkamı dönerken gördüğüm sadece küçük balkon penceresiydi, başka birşey yoktu. Sanırım yorgunluktan paronayak olmuştum. Bunun başka açıklaması olamazdı. Atletimi de çıkarırken derin bir nefes aldım. Bugün sıkı bir at kuyruğu yaptığım saçlarım başımı ağırlaştımıştı sanki. Siyah tokayı saçlarımdan hızlıca çıkardım. Saçlarım uzundu fazla uzundu sırtımda dağılışlarını hissederken dudaklarımı ısırdım saçlarımı seviyordum. Annemden kalan iki mirastan biriydi Çekmecemden iç çamaşırı ve pijama takımı alırken aynı ürpertiyi hissediyordum ama bu sefer umursamadım seçtiğim pijama takımı elimdeyken hızla arkamı döndüm. O an birşey oldu. Kolum, kolum sanki bir şeye sürtünürmüş gibi kaşındı. Yutkunurken bunun yorgunluktan dolayı olduğunu kendime hatırlattım. Hem yemek te yememiştim. Odamdaki banyoya direkt girdim. Küçük bir banyoydu ama iş görüyordu sadece duş kabini klozet ve elimi yüzümü yıkamak için küçük bir lavabo vardı. Bunlar her banyoda vardı ama benimkimde biraz sıkıştırılmıştı. Buraya en fazla üç insan sığabilirdi. Nihayet Suyu ayarladıktan sonra üzerimdeki fazlalıklardan kurtuldum. Sıcak su kafamdan aşağıya doğru süzülürken elim annemden bana kalan ikinci mirasa gitti. Güzel bir kolyeydi annemden kalmıştı. güzel olmaması imkansızdı. yuvarlak parlak turkuaz renginde bir taş vardı tam orta kısımda. etrafı gümüşle sarılıydı tam orta kısımdaki taşın rengi o kadar güzel 'di ki bazen aynaya bakarken hayranlıkla taşı izlediğimi fark ediyordum. Kolyeyi ucundan tutuyordum yavaşça kaldırıp dudakl