Gözlerim arkadaşlarımın arkasındaki silüete takıldı. İkisinin arasından geçip gördüğüm bedenin aklımdaki kişi olmaması için dua ediyordum. Yüzü karanlıktan çıktığında kalbimin atışları hızlandı. Ayaklarım boşaldı sanki adım atamıyordum. İlk defa gözlerim doldu. "Beni özledin mi?" gülümseyerek söylediği soruya yüzüne bir yumruk atarak cevap verdim. Kanayan dudağını silip bana baktı. "Ben seni kesinlikle özlemişim." Hâlâ sırıtıyordu, bu kötüye işaretti. "Ne istiyorsun?" Sorumun karşısında biraz durdu ve beni baştan aşağı süzdü. Yüzü ciddileşmişti ama hâlâ yüzünde bir tebessüm vardı. "Seni!" dedi. Ah hayır, hayır, hayır! Bunu istememeli. Şimdi değil, olamaz! Mantıklı düşün Daphne! Hadi bir şey bul, hadi! İmkansız. Senin bir şey bulamaman mümkün değil. Ama inanmıyorum şuan ona karşı yapabileceğim hiçbir şey yok. Şuan istediğini vermek zorundayım. ŞUAN! "Bana vedalaşmak için izin ver." bu cümle ağzımdan çıktığında arkamdan bir ses geldi. "Vedalaşmak mı? Ne saçmalıyorsun seni asla ona vermem!" bu cümlenin karşısında Ivan güldü. "Büyük konuşma evlat." "Ivan kes sesini!" ellerini havaya kaldırıp sırıtmaya devam etti. Yavaş adımlarla yanına gittim. Ellerini tuttum. Bir şey söyleyecekti ama onu öperek durdurdum. dudaklarımız ayrıldığında alnımı onunkiyle birleştirdim. "Sadece beni dinlemeni istiyorum." İçini çekti ve başıyla onayladı. "Onun tarafına geçmem gerekiyor. Ve onun tarafı sizinki değil. Bu yüzden bir gün karşına geçtiğimde, ki geçicem, yapman gereken şeyi yapmak için bir an bile tereddüt edersen seni asla affetmem. Çünkü ben tereddüt etmem. Anladın mı beni?" Sustu. "Söz ver bana lütfen! Beni öldürmen gerektiğinde öldüreceksin! Söz ver!" Dudağını ısırıp başını sallayarak konuştu. "Söz." Bende başımı sallayıp tekrar öptüm. "Seni seviyorum." kulağına fısıldadıAll Rights Reserved