Geçmişinden sıyrılamayanlar bir kafesin içinde yaşamaya mahkûmdur. Önemli olan o kafesi nasıl şekillendirdiğindir. Benimkinin parmaklıklarının her bir köşesine intikam yeminim kazınmıştı. Dün bir küçük kız çocuğuydum, bugün Yazgı Deha Yaman. Dün ölüydüm, bugün azrail... Dün katildim, bugün yine katilim... Dün kendim için öldürüyordum, bugün 'onun' için... O... Hayatı bana emanet edilen adam.. O... Canım pahasına canını korumak için çabalarken canım olan adam... ~~~~~ PROLOG: "Peşimde dolanmayı ne zaman bırakacaksın sen?" Kızgın sesi dudağımın sağ köşesinin kıvrılmasına neden olurken ona meydan okuyan bir bakış attım. "Kurşunların kıçında patlamasını istemiyorsan, yaklaşık beş ay boyunca hiçbir zaman." "Gidip ojeni falan sürsene sen, böyle işlerle uğraşana kadar..." diye homurdandı arabaya binmeden hemen önce. Pes eden taraf o olduğu için hissettiğim zafer duygusuyla şoför koltuğuna yerleştim bende. En sonunda bana karşı kazanamayacağını anlamış gibi görünüyordu. Dikiz aynasından ona bakarken arabayı çalıştırıp evin büyük bahçesinde ilerlemeye başladım. Evin garajından bahçe kapısına kadar olan mesafe yaklaşık beş dakikaydı. "Gel bir anlaşma yapalım..." diye alay ettim o arka koltukta tableti ile ilgileniyormuş gibi yaparken. Tableti ile ilgilenmediğini biliyordum. O nohut tanesi kadar olan aklından, beni vazgeçirmek için yeni planlar geçtiğini biliyordum. "Sen ojelerimi sür, ben seni hayatta tutayım..."