"Seni yaşatmak için öldürmeliyim, yaşaman için orada olman gerek, bana bir kez daha veda etmemen için onun içinde olman gerek"
Her taraf kana susamış canavar insanlarla doluydu, zihinlerde ölüm ve yaşam vardı. Bedenler küçüktü, yaşlar ilerledikçe ölüm ve yaşam arası iki seçenek oluşacaktı.
Başarılı bir denek yaşayacak, başarısız olan denek ise vahşice öldürülecekti. Bu bir çıkmazdı, küçük çocuklar reşit olduğunda kapana sıkışmış bir fare gibi oynanılacaktı.
Bir taraftan sevdiği kadını cehennemin içinde yaşatmaya çalışacak adam, diğer tarafta ise hastalığını bile umursamadan sevdiği adamı ve çocuklar için savaş verecek kadın.
Bu hikaye de sadece ölüm vardı, yaşamak sadece bir başarıydı, şanstı.
"Ölmene izin vermem, yaşamak zorundasın. Beni değil, bizi bırakamazsın. Yaşamak zorundasın bu cehennemin içinde, benimle buradan kurtulmak zorundasın"
Katerina Petrova ve doğduğu gün bir anda değişen hayatı.
Öz ailesi ile aynı dili konuşmaya bile zorlanırken onlara alışmayı nasıl başaracaktı?
~
Elimden geldiğince klişeleştirmemeye çalışacağım..