"Adı hiç duyulmamış o adalet, kan gölüne düşen nettis gururu. Sen, seni var eden nefretin içinde boğulurken menferin içinden çıkıp gelecek; ıssız vadilerin beklenen umudu. Ama o umutta dokunmaya korktuğun doğru. Ve ne kadar kaçsan da peşinde olacak eski sen; bir gün taşıyamaz hale geleceksin sırtındaki kamburu. İşte o an, tüm duygular zehrini akıtacak. Yanlış bir zamanda, yanlışlarla dolu bir kalple, çok yanlış bir ruha; âşık olacaksın." Tek bir gecede hayatı altüst olan Dila Lalin Karay, yine tek bir gecede aynalarda bile kendini tanıyamayacağı birine dönüşür. Bu değişim onu kendi içinde bir kuyu gibi kazmaya başlar. Adaletin adı benim, diyerek bir yola çıktığında ise başta hissettiği sadece nefret olsa da, daha yolun başında önünü kesen biri, Dila Lalin için bildiği bütün doğruların celladı olur. İnanmadığı ne varsa, hepsine inat karşısında duran Doğuş Erdenet, kaçmaya çalıştıkça içine çekildiği bir kara deliğe benzer. Çekildikçe kaos büyür ve ikisi de kısır bir döngünün içine hapsolurlar. Kimin adaleti daha doğrudur? Doğru olana kim karar verir ya da gerçekten evrensel bir doğru var mıdır? İki zıt fikir karşı karşıyadır ve biri vazgeçmedikçe, kaos durmayacaktır.
4 parts