Bir dergide iyi bir konumda editör olarak çalışan Şafak derginin iki ay sonraki sayısı için belirlenen konu üzerine araştırma yapıp yazı yazmak üzerine patronundan aldığı talimatla işe koyulur. Sorun şudur ki ona verilen yazının konusu tam bir baş belasıdır. Mehmet Bora Sancak ülkenin sayılı gelen cerrahlarından biridir ama iki yıl önce gizemli bir şekilde mesleğini aniden bırakmıştır. Şafak'a düşense bu huysuz adamdan bunun sebebini öğrenmektir çünkü aksi taktirde işinden kovulacaktır.
Bir insan işini kaybetmemek uğruna en fazla ne kadar ileriye gidebilir ve ne gibi yalanlar söyleyebilir?
Şafak bu işin sonunda gözünü karartıp gidebileceği yere kadar gitti ve söyleyebileceği bütün yalanları söyledi.
Yapacağı haber uğruna kılık değiştirip hiç alışık olmadığı sımsıcak bir mahallenin içine girdiğinde o mahalleyi seveceğini, alışacağını ve o sımsıcak mahallenin içini de sımsıcak yapacağını bilmiyordu.
............................................................
Her şey pembe olabilirdi. Arabam, elbisem, dolabım, bilekliğim, ayakkabılarım, düşlerim ve düşüşlerim...
Ama yalanların rengi olmazmış ve ben bunu bilmiyordum.
Galatasaray teknik direktörünün büyük kızı olan Mayıs, derbide attığı golün ardından sakatlanan yıldız oyuncuya babasının ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamaz. Hem babası hem de düşük not aldığı stajının puanını yükseltmek için fakülte hocalarından birisiyle bir anlaşma yapar.
Sakatlanan topçuyu üç ayda sahalara döndürmenin sözünü veren Mayıs, bu sözü verirken Doruk'un ne kadar huysuz bir insan olduğundan habersizdi. Ama kendisi de ondan aşağı değildi.
Ve top kaleye, tam isabet etmişti.