Güldüm, güldü. O gülünce zaman durmuştu. Geçmişin kopardığı onca kesik baş uzaklarda bir yerlerde sallanıyordu. Belki bir gün benim iki gözümü taşıyan başım da pişmanlığın yaşlarıyla kurutulup onların arasında yer bulacaktı.
Zaman bir illüzyon muydu? Yoksa gerçekten bildiğimiz gibi geçmiş, şuan ve gelecek mi? Biz insanlar bu kavramı genel olarak düşünmezdik bile, ama Arel'in bir bakışı bunu sorgulamama sebep oluyordu.
Ondan önce ben ne yapıyordum? Saniyeler neden daha hızlı geçiyordu? Bana neden bir illüzyonun içerisinde kayboluyormuşum hissini veriyordu?
Sorgulamadım, cevabı gözlerinde aradım. Biliyordum, onun harflerini, kelimelerini, cümlelerini hatta dilini bile bilmezken gördüklerimi yorumlayamayacaktım. Ama yine de gözlerinde bir şeyler arayıp onları yorumlamaya çalışabilmek bile benim için imkansızın ötesiydi. Hiçbir kadın Arel'i benim kadar iyi göremezdi, göremeyecekti. Bakardı, dokunurdu, hissederdi... Ama aynı duyguları tatamaz, tattıramazlardı. Buna adım gibi emindim ve o yüzden karşısında bu kadar nettim.
"Arel Duman." dedim ve gülümseyerek gözlerine baktım, bunla biraz daha yüzüne yaklaşmıştım. "Çıkarı olmadan bir şey yapmaz."
Kafasını salladı.
Bunu beklemiyordum.
"Herhangi birisinin çıkarına gelecek bir şey yapıyorsam, bugün yarın veya uzun yıllar sonra benim de mutlaka işime yarayabilir, asla unutmam."
Ellerim omuzlarından iki yana dökülürken gözlerimdeki mutluluk rüzgarları durmuş yaprak bile kıpırdamıyordu. "Ama herhangi biri.." dediğinde burnunun ucu burnuma değmiş dudaklarından dökülen ılık nefesleri dudaklarımda hissetmiştim. "Ve sen benim için herhangi biri değilsin."
"Alçin..." İsmimi nerden biliyordu bu kız? "İkizim, sen mi geldin? Göremiyorum, görmem gerekmez mi? Beni yanına almaya geldiğinde bile bana gözükmeyecek misin?" Bu kız neyden bahsediyor? "Annemde yanında mı? Bazen göremiyorum, sizin öldüğünüz günden beri oluyor. Beni bu adamlardan korumak için beni almaya mı geldin?" Bir kaç saniye gözlerim onda oyalandı. Ala'nın sesi bizi kendimize getirdi. "Alin hanım, biz Türk askeriyiz. Bir yaranız var mı? Gözlerinize mi zarar verdiler?" Ala'nın sorularını eş geçti kız. "Alçin burada değil mi? Ölmedim mi? Nasıl olabilir ki, kokusunu aldığıma eminim!"
...