Ey şanlı gelin!
Sonsuzluğun o kasvetli ölümün.
Anlamlı kılacak aşkının tüm servetli ilahileri.
Ve ölümün tadı doğacak sende.
En karanlık ve şehvetli arzuların cezbesi.
Yırtıcı kinin korkunç, lanet edici sevgin ürkek.
Ve öpecek bütün evren ayaklarını, ölümle
Gözlerim seyredecek batan güneşini.
Ne doğu hükmedecek güzeliğine, ne de batı.
Ah tanrım! Dönermiyim sandın o eski kule etrafında.
Bir kralın tacı gibi şefaf, hafif ve parlak.
Fakat yine mahzun, fakat yine batak.
Hasım gibisin ve dağlar yanık yanık erimiş toprak.
O yıldız parlatacak mezarlığını adın silinince.
Köklü işthalar kalacak senden sonra bir kadehte.
Ve ölümlü şiir, o gizemli tad verici görkemli pellerin.
Işıldar mutlu yıldızlar gibi.
Sen başımda taşıdığım en ağır ve en şiďetli tacımsın.
Rüzgarın tüm ahengi o zarif ilahilerin doğraycı esintisisin.