' Abi ! ' arkasından gitmeye kalktım ama dış kapı şiddetle çarptı. Gözümden bir damla yaş daha aktı halıya doğru, ardından bir daha ve bir daha. Sırasıyla takip ettim gözümden acıyla düşen parçanın yerle bütünleşmesini. Daha fazla dayanamayıp yere yığıldım. Hıçkırıklarımı duyuyordum duvara sırtımı yasladım. Ellerimle dizlerimi sardım. Bir abim yoktu artık, acıyla yumdum gözümü gitmişti beni küçüğünü bırakıp gitmişti. Koluma birisi dokundu sıçradım. Gözlerim ağlamaktan kapanmıştı. Başımı kaldırdım abim mi gelmişti acaba, tabii dayanamaz, kıyamaz küçüğüne siniri geçince gelmiştir. Ama hüsrana uğradım, karşımda endişeyle bana bakan koyu kahveler vardı. Kendimi duvarın dibine bıraktım. Eliyle yüzümü kavradı, gözlerine bakmam için zorladı. Hani bir zamanlar tatlı gelen o renk şimdi acı geliyordu. Gözlerimi değdirdim acı kahvelerine. ' Aşkım korkutma beni ne oldu söyle ? ' Sadece yüzüne boş boş bakıyordum. Şu an karşımda sadece abimi istiyordum. Küçük çocuk gibi abimi istiyorum diye ağlayacaktım. ' Bebeğim yalvarırım lütfen konuş benimle korkuyorum. ' Bir damla yaş yeri boyladı, eliyle sildi geride kalan izi. Yüzümü çevirmeye çalıştım bırakmadı, bakmak istemiyordum ona hepsi onun suçuydu. Bu olanlar onun suçuydu, eğer gelip bana başkasını sevdiğini söyleseydi ben birlikte olmazdım onunla, abimi dinleyip yine abimin küçüğü olurdum. Ne olursa olsun abim affederdi beni, nasıl olsa küçük kardeşler hep hata yapar, abileri onları korur kollardı.