Ellerini yüzüme çıkarıp bir adım attığında bende bir adım geri ilerledim .Sırtımda soğuk duvarı ve yüzümde onun sıcak nefesini hissederken gözlerimi usulca kapatıp "Yapma " diye inledim . Zaten her şey yeterince zordu bir de bunun eklenmesine izin veremezdim .Sanki yaklaşabilecek bir yer bırakmış gibi biraz daha yakına geldi "Bana ,bu olan şeyi senin de hissetmediğini söyleme ,beni aksine inandıramazsın " dedi fısıltıyla konuşurken " İstemediğime inandırabilirim ama " dedim sesim titrerken " bunun için dünyanın büyük bir buz kütlesine dönüşmesi gerek " dedi nefesini dudaklarıma üflerken "çünkü şu içimde dinmek bilmeyen ,beni bile kendine hapsetmiş yangı ,herşeyi yakıp geçer.Seni öpmek istiyorum.Seninle vakit geçirmek.Sırlarını tutmak,Her anınla ilgilenmek.Sana sarılmak,Seni beklemek, sana tapmak,Sana sabır göstermek,senin,çılgınlığın benim için bir bilim "aklıma gelen sözü cesaretle başımı kaldırıp söyledim aynı onun gibi fısıldayarak "Ne o taş ,toprağa meydan mı okuyor ?"
"Alçin..." İsmimi nerden biliyordu bu kız? "İkizim, sen mi geldin? Göremiyorum, görmem gerekmez mi? Beni yanına almaya geldiğinde bile bana gözükmeyecek misin?" Bu kız neyden bahsediyor? "Annemde yanında mı? Bazen göremiyorum, sizin öldüğünüz günden beri oluyor. Beni bu adamlardan korumak için beni almaya mı geldin?" Bir kaç saniye gözlerim onda oyalandı. Ala'nın sesi bizi kendimize getirdi. "Alin hanım, biz Türk askeriyiz. Bir yaranız var mı? Gözlerinize mi zarar verdiler?" Ala'nın sorularını eş geçti kız. "Alçin burada değil mi? Ölmedim mi? Nasıl olabilir ki, kokusunu aldığıma eminim!"
...