- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi bağırdım. - Peki bana neden papatya diyorsun?! Bağrışım üzerine yanında duran sandalyeyi sinirle alıp önüme ters bir şekilde koydu ve arka tarafına kollarına dayayarak oturdu. Ağzındaki sigarayı çekip bana baktı. - Ben yakışıklıyım değil mi? İyi görünümlü biriyim? - Bence bunun cevabını zaten biliyorsun. Okuldaki tüm kızların ona hasta olduğunu biliyordu. Onun için ne hikayeler , şiirler yazıldığını ve kızların sıkıcı dersler sırasında nasıl onunla ilgili hayaller kurduklarını biliyordu. Benim bile onu beğendiğimin farkındaydı. O siyahın en güzel tonuydu. Gülümseyerek sigaranın dumanını suratıma üfledi. Bundan hoşlanmıyor olmam yapmasını tetikleyen en büyük etkendi. Elimle dumanları savuşturup ağzındaki sigarayı aldım ve yere atıp ezdim. Ardından sorumu bir daha sordum. - Neden sana zakkum diyorlar? - Çünkü zakkum , dışardan ne kadar hoş bir çiçek gibi görünsede içinde , özünde sadece zehir barındırır. - Peki neden papatya? - Çünkü papatya , zakkumun hayran olduğu ama asla sahip olamayacağı bir şeye sahip. O zakkumun zehrinin erişemeyeceği kadar saf. Zakkumun olamayacağı , yaklaşamayacağı kadar masum ve diğer tüm çiçekleri kıskandıracak kadar güzel.