"Buna cüret ettiğin an, gördüğün son yüz benimki olur."
Beyaz önlüklü adam başını arkaya atarak güldü. "Sen küçük tatlı kafanı benim için yorma sürtük. Bu parmaklıkların ardından seni bir tek ben çıkarır, yine içine ben sokarım." Küçümseyen gözlerle bakarak biraz daha yaklaştı. "Burası babanın şatosu değil, kapatıldığın hapishane de değil, burası tımarhane... İstediğin kadar bağır, sana kimse inanmaz!"
Odanın diğer ucuna doğru hareket etti ama elinde şok aleti bulunan şeytan bir anda yanında bitti. Saçından büyük bir tutam yakaladı. Başını tekrar duvara savururken, kanın metalik kokusu burnunu doldurdu.
Mücadele etti, kıvrandı, çığlık atmaya çalıştı ama hiçbir faydası olmadı. Dediği gibi burası tımarhaneydi, burada kimse onun sesini duyamazdı. Katışıksız bir korku ciğerlerini doldurdu. Gerçekler adamın yumruklarından daha fazla canını yaktı.
"Ben deli değilim..."
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.