Sessizliğin o garip cızırtısı kulaklarını tırmalıyordu , nefes alışverişinde hissettiği rahatsızlık ben buradayım dercesine bağırıyordu. Tekrar görmezden geldi. İçinde bulunan eksiklik kaybolmak istemeksizin kendini her defasında belli etmenin yollarını arıyordu. Gözlerini yumdu karanlığa, kendini bir nebze olsa da iyi hissetmek için çabaladı. Kendini iyi hissetmeye o kadar uzaktı ki o duygunun nasıl olduğunu unutmuştu sanki, bu haline alayla güldü. Yüzündeki alaycı gülümseme eskisi gibi ifadesizliğini geri alırken, adımlarını sıkılaştırdı. Yerdeki kurumuş dal ve yapraklar her bir adım atışında ormanda ki sessizliği bozuyordu. Soğuk hava her bedenine çarpışında içindeki yangın harlanıyordu sanki. Ellerini üstündeki montun ceplerine yerleştirerek seri adımlar ile yürümeye devam etti. Tam karşısında bulunan dolunayın ona gösterdiği yolda ilerliyordu. Nerde olduğunu bilmeden sadece yürüyordu, unutmak istiyordu, kaçmak istiyordu kendinden, neydi onu bu kadar çok kendisinden nefret etmesini sağlayan? Çektiği acıların haddi hesabı yokken acı çekmeye bu kadar alışmışken şimdi neydi onu böyle korkutan ve kaçmaya iten?