"Peki sen en çok hangisine binmeyi seviyorsun?" Gülen gözlerimi çarpışan arabada kahkahalarla eğlenen hayat dalımdan çekmiş, yanımdaki varlığını bir an olsun unutturmayan latif bedene çevirmiştim. Sorduğu soru hızlı esen bir rüzgar gibi gelmiş ve giderken de tüm neşemi götürmüştü. Güzel ve keskin görünen yüzü merak ibaresini en derinlerine gömmüştü yine ama biliyordum, merak ediyordu benimle ilgili her şeyi, benim onunla ilgili her şeye olan aç merakım gibi. Bir süre güzel yüzünü yandan izlerken düşündüm sorusunu ama herhangi bir cevap oluşmamıştı zihnimde o yüzden kendime makul bir cevap aramak için lunaparkta gezdirdim bakışlarımı. Ben hangisini severdim? Bilmiyordum. Lakin gözlerim dönüp dolaşıp tekrar ortaki ışıklı atlıkarıncalara ilişti. Buna bir sempatizanlık diyemezdik belki ama atlıkarıncalar her zaman ilgimi çekmişti, her geldiğimde. Bana hayatımı anımsatıyordu atlıkarıncalar. Buruk, acı tebessümümü temsil ediyordu. Üzerinde unutulmuş bir çocukluk ya da bana anımsattığı acılar silsilesi yoktu ama ışıkları sönerken onunla birlikte kaybolmuş; anılar, yarım kalışlar, yaşanmamışlıklar, genç bir çocuğun heyecanının ve umutlarının sönüşünün tiyatral bir gösterisini oynatıyordu benim için. "Sanırım, atlıkarıncalar..." Dedim kararsız yüzümü tekrar ona çevirirken, yandan gördüğüm güzel yüzünde muzip bir tebessüm belirmişti. "Ah güzel çocuk Taehyung." Dedi tebessümünü silmediği yüzüne yavaşça bana çevirirken, "Seni tahmin edebilmek, seni okuyabilmek beni o kadar mesut ediyor ki, buzdan kalbimi eritiyorsun." Sözleri kalbime zarardı, bakışları ruhuma zarardı, varlığı bedenime zarardı. Benim merhemim bana zarardı. "Sana aşkın soft pembesini sunamam belki ama, alevli kırmızısıyla her şeyi unutturacağım." -11.11.2020 -....
15 parts