Berfu, bir kez doğmuş, bin kez ölmüş bir ruh. Bir cinayet; ki bu cinayet failin annesi, katilin babası olduğu bu cinayet, onu darmadağın etmiştir. Alkolün, uyuşturucunun, cinselliğin kollarına düşmüş bir gençlik. Bu roman size cennetin kapılarını vadetmiyor. Aksine bu roman, fırtınanın ortasına kalmış yaprakların gökyüzünden yeryüzüne savrularak düşmesini, ayaklar altında ezilmesini anlatıyor. Kan, ter, tütün, gözyaşı, kusmuk kokan bu dünyaya adım attığınız andan itibaren tiksineceksiniz; insanlardan, Tanrı'dan ve tabii kendinizden.
''Kaybolmayı seviyorum, Berfu. Bir yere ait olmamayı, bir kısrak gibi özgür olmayı seviyorum... Ve öldüğümde kül olup küllerimin bir çiçek bahçesine serpilmesini istiyorum. Depresif bir istek değil bu... Aksine bu sözler, içimde bir yerlerde yitirmek üzere olduğum o cılız ışığı hissetmemi sağlıyor.''
Bu hikaye rahatsız edici unsurlar içerir. On sekiz yaş ve üstü için uygundur. Psikolojik olarak kötü etkilenmek istemiyorsanız lütfen okumayın.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."