Düşüncelerini sil at kafandan. Ölüm seni düştüğün dipsiz kuyudan kurtarır mı? Nefes aldığın sürece fırtınalarla dolu yaşantına sana Güneş'i hissettirir mi? Eğer yaşamak istiyorsan, Kendini kandırdığın, Var olduğuna inandığın her sanrıyı, Yelkovan on ikiye çarptığında, Yok et. (...) Söylesene Doktor, aşk var mıdır? Aşk sıradan mıdır yoksa o aşk insanları öldürecek kadar kuvvetli bir ilaç mıdır? Ya aşk yok ise; o zaman nedir bu insanlığın yüreklerini yoklayan heyecanın izi, bırakılmış tek bir tebessümün öpücüğü? Nedir ki bu beni bu çarşafın üzerine arşa çıkaracak kadar öldürücü olan o hissiyat? Bir şey daha sorabilir miyim, Doktor? İnan, merakım hâlâ daha olgunlaşıp meyve verememiş çocukluğumdan... Aslında fazlasıyla çekingenimdir, korkarım insanoğlundan, sorularından ve sorunlarından! Lâkin bu öyle bir merak duygusu ki, içime bir kurt girmişçesine kemiriyor tüm organlarımı; bilhassa da kalbimi. Kelebekler var mıdır, Doktor, yahut serçeler? Mesela şiirlerde ve türkülerde o âşıklar hep karınlarında uçuşan kelebekler diyerekten tasvir eder, nice peri masallarına konu olmuş, bu sevda denilenin insana dokundurduğu duyguları. Serçelere gelince, serçeler sence de fazlasıyla dokunaklı ve zarif canlılar değiller mi? Bir efsane duymuştum, aslında efsane de olmayabilir, bilmiyorum. Serçeler gözyaşı dökünce ağlarlarmış. Bir insana seni serçelerin akıttığı inciden yaşlar kadar seviyorum demekse, bence karında uçuşan kelebeklerden daha zarif bir sevda tümcesi! Çünkü serçeyi öldürecek bir dert kadar büyükmüş o aşk; yüceymiş, hoyratlığına tezat ziyadesiyle nahifmiş bir kere. Kelebeklerin ömrü bir güne sığmaz derler efendim, yâr hiç öyle sevilir mi? - Cigarettes After U: Paper Hearts Graveyard ©2021 | weaskys
7 parts