Ellerim istemsizce yağmakta olan iri yağmur tanelerine doğru giderken burnuma dolan toprak kokusu ve bedenime değmekte olan her bir yağmur tanesinin yakıp geçtiği tenim adeta alev alev yanmaktaydı. Beynimdeki düşüncelerde yağmurun etkisiyle toprağa düşüyormuş gibi hissediyorum. Bu tanıdık olmayan duygu bütün bedenimi ele geçirdiğinde hafif hafif duymaya başladığım melodiler ve vücuduma hakim olan titremenin de etkisiyle bedenim yağmura meydan okurcasına süzülmeye başlamıştı. Her şeyden uzak olmak güzeldi. Sorumluluk hissetmemek, acıyı hissetmemek, özgürlüğü ise en ufak zerrelerime kadar hissetmek hoş duygulardı. Kimseyi umursamamak; bardaktan boşalırcasına yağmasına rağmen, şu yağmura dahi meydan okuyabilmek hoş duygulardı. Üzerimde bir çift bakış hissetmemle bakışlarımı parkın ormanlık kısmına doğru çevirdim. Maskeden dolayı görmediğim yüz, eline aldığı siyah şemsiye ile benim aksime yağmurdan kaçıyor gibiydi. Kahverengi irislerindeki derin parıltı ve alnına düşmekte olan siyah saç tutamları farklı bir etki uyandırıyordu. Kendimi tutamayarak normalde yapmayacağım bir şeyi yaptım ve adımlarımı esmer adama yönelttim. Şu an için yağmurun vücuduma katmış olduğu rahatlama hissiyatı her şeyi yapabilecek gibi hissetmeme neden oluyordu. "Yağmuru sever misin?" Sorduğum soru üzerine kaşları şaşkınlıkla kalkarken bir süre öylece baktı ve ardından kafasını aşağı yukarı salladı. "Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun..." . . . 26.10.2020
1 part