''Hiçbir zaman ölmek istemedim. Ama yaşamak da istememişim, bunu şimdi anlıyorum. Buraya kadar geldim, fakat gelene kadar ne arkama ne de önüme baktım. Biliyorum, çok hata yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Ve farkındayım; bugüne kadar ki en büyük hatam sizi bulmakla başladı.''
Güçlüyüm, ama yorgunumda... Belki mutlu olabilirim; ölümün kıyısından döndüğüm günlerin aksine. Kahkaha atabilirim; inatla ağlayamadığım günler için. Ve birgün ölebilirim, yüzümdeki küçük tebessümle...
Seni bulduğum için şanslıyım,
Seni hayatıma aldığım için ikilemdeyim,
Sizi aramaya başladığım gün içinse pişmanım.
''Asuman!''
''Ne, Asuman? Asuman mı kaldı? El birliğiyle bitirdiniz beni! Kimim, neyin nesiyim onu bile bilmiyorum! Hayatımı çaldınız, sende buna dahil oldun!''
Yağmur yağıyordu, yağmur benim için yağıyordu... Ve gerçekler, gün yüzüne çıkalı yarım saat bile olmamıştı. Tüm bunlar olurken, benim yapabildiğim tek şey izlemekti. Boğazımı sıkan görünmez eller, bu sefer kararlı; nefessiz kalmamı, ölmemi istiyordu.
''Özür dilerim.''
Önümde; yağmur damlalarının ıslattığı kaldırıma kendini bırakırken, dizleri haddinden fazla ıslanmıştı. Kızaran gözleri ve gerilen dudakları ağladığını belli ediyordu. Kalbim acıyla kasılmaya başladığında arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Onu affedemezdim, kendime bunu yapmaya hakkım yoktu.
''Sana anlatacaktım, yemin ederim anlatacaktım! Affet, lütfen!''
Güçlü ol, Asuman. Ağlama, sana ihanet eden bir adam için ağlama...
&
''Siz, dördünüz! Benim hiçbir şeyim olamazsınız; çünkü varlığımı ölümüne sadece iki adım kala hatırlayan bir aile ve sevdiğini iddia ettiği kadına yalan söyleyen bir sevgili olarak, beni hak etmiyorsunuz. Tek isteğim, benden uzak durmanız.''