Yanıp sönen floresanın sinir bozucu sesi kulaklarını tırmalıyordu. Nöbet günlerinin sessiz sakin geçmesini bu yüzden sevmiyordu Maya, sırf bu sinir bozucu sese mahkum olduğu için. Ellerini kulaklarına bastırıp, kafasını masaya dayadıktan sonra hiçbir şey duymayacağından emin bir şekilde gözlerini kapattı. Birkaç dakika kendi sessizliğiyle otururken, kırılan cam parçalarının yere düşme sesiyle aniden başını kaldırdı. Bu gece nöbette tek başınaydı, bunu biliyordu. Yine de emin olmak için yavaşça yerinden kalktı ve açık olan kapıya yöneldi. Kapıyı biraz daha açarken elleri titriyordu; nefes alışverişleri hızlanmıştı. Koridorda ne bir gölge, ne bir ışık, ne de bir ses vardı. Son kez bakındıktan sonra odaya geri dönüyordu ki, sol tarafında bir ürperti hissetti. Sanki bir şey yanından hıphızlı geçip gitmişti ve onun rüzgarıyla irkilmişti. Arkasını döndüğünde, laboratuvarın kapısının açık olduğunu gördü. Adımlarını laboratuvar odasına yöneltmişti. Sağ elini kaldırıp, kapının kulpunu tuttuğunda, fazla adrenalin ve korkudan göğsü yerinden çıkacakmış gibi hissediyordu. Titreyen gözbebekleri, aralık olan kapıdan içeri baktığında, yavaşça kapıyı itti ve tam o anda gördükleri karşısında şok olmuş ve yerinde donakalmıştı. Birisi tüm kan kapsüllerini boşaltmıştı ve duyduğu sesin yere düşüp, kırılan kapsül olduğunu anlamıştı. Peki... peki, kim yapmıştı bunu? * "Kararını verdin mi?" Genç adam bu soruyu sorduğunda, Maya kararsız görünüyordu. Gözlerinin içindeki masum pırıltıların ardında o karanlığı görebiliyordu yine de. "Ben... Bilmiyorum, Archie." dediğinde, bakışlarını ondan çekmeye çalışıyordu. "Bilmen gerekiyor. Korkma. Hepimizin içinde iyi ve kötü, siyah ve beyaz var. Önemli olan... senin hangi tarafı seçeceğin."
1 part