Ölmek istiyorum, istemiyorum , istiyorum , istemiyorum, istiyorum , istemiyorum , istiyorum....
Masum papatya falında bile talihsizdi kız. Onda bile beyaz bir yaprak kadar yaşama sevinci bağışlamamıştı hayat. Kanla yıkanan o geceden sonra ne yaparsa yapsın kalan ömrü bir daha temizlenmeyecekti kızın. Başkalarının günahlarının bedelini ödemeye mecburdu kaderi.
Oğlan yaralı bir aslandı. Mücedele etmiş ve kaybetmişti. Ömrünün her gününde , başka insanların işlediği günahların, çıkmayan kara lekeleri vardı. Boğulurken , hayatta kalmak için çırpınmayacak kadar yorgundu.
Sonra kız ve oğlan göz göze geldi. Oğlan kıza son papatya yaprağı olarak kalbimi verdi onunla yaşamak istesin diye. Kız kollarını boynuna doladı oğlanın umutsuzluk denizinden kurtulup ömrünün deniz feneri olsun diye.
Ama mutluluklarını mühürleyen kanlı parmak izleri peşlerini bırakmayacaktı. Hayır, kız parmak izlerini kovalayacaktı , oğlan ise onu. Parmak izleri onlarında soluk borusunu mühürlemeden silebilecekler miydi izleri?