Malfoy onun bu halinden sadistçe bir zevk alıyor gibiydi. Sanki Hermione ne zaman tepki verse onun takıntısını besliyor gibi hissetmişti. Gümüş gözleri öyle bir parlıyordu ki insanın tüylerini diken diken ediyordu. "Öyleyse," dedi Malfoy bir adım atarak. Ama bunu yapmakla hiç iyi etmemişti çünkü zaten daracık bir alandalardı. Bir adım atması demek direkt olarak Hermione'nin dibine girmesi demekti. "bu akşam söylediğim hiçbir şeye inanmadın." Hermione onunla göz göze gelebilmek için başını yukarı kaldırdı ve kafasını onaylarcasına salladı. Geriye gitmek istiyordu ama çoktan sırtı duvarla buluşmuştu. "Evet." "Senden nefret etmediğimi söylediğim kısma bile?" Malfoy konuştuğunda nefesini hissedebiliyordu. Ona bu kadar yakın olmak çok garipti. Bedeninden çıkan sıcaklığı hissedebiliyordu. Oysa ki temas bile etmiyorlardı. "Özellikle o kısma." Hermione konuştuğunda Malfoy'un bakışlarının dudaklarına düştüğünü gördü ve resmen midesinde bir kıvranma hissetti. Bir anda kalp atışını duyabiliyor olmuştu. Kulaklarında güm güm atıyordu. Bütün bedeninde güm güm atıyordu. "Etmiyorum." "Kanıtla." Altıncı yıl için herkes tekrar Hogwarts'a dönüyor! Draco'nun Dolapları, Hermione ve Ron'un bitmek bilmeyen kavgası, Başkanlık Görevleri, Harry'nin Malfoy takıntısı ve Voldemort'un geri dönüşü. Melez Prens kitabından başlayarak İkinci Büyücülük (Hogwarts) Savaşına kadar ilerleyen bir Dramione hikayesi.All Rights Reserved